Üçyüz yıldır yanıtı aranan soru şu: "İslam toplum zemininde, çağdaş anayasal hukuk düzeni tesis edilebilir mi?" Bir tarafta; şeriat, saltanat/hilafet, ulu´l-emr, ulema, uhrevi tercihler, islami özgürlükler, lanetlenen pozitivizm, tebliğ ve cihad... Diğer tarafta; şüphe, felsefe, pozitif akıl, dünyevi özgürlükler, çağdaş hukuk, liberal ahlak, yüceltilen tüketim, yaptırımcı laiklik ve üstün kitap anayasa... Üçyüz yıldır ana soru hep şu oldu: "İslami toplum zemininde, anayasal hukuk düzeni tesis edilebilir mi? Bu sorunun yanıtı, Osmanlıya pahalıya maloldu. Sultan II. Osman Yedikule zindanında boğuldu. Patrona dersaadeti yaktı, yıktı. III. Selim´e önce hançerler saplandı sonra kemend atıldı. II. Meşrutiyet´in sekiz aylık "demokrasi denemesi" 31 Mart Olayı ile noktalandı. Yüzlerce devlet adamının başı kesildi. Binlerce insan katledildi. İmparatorluk kan seline" kapılıp sürüklendi. Tükendi, Yok oldu... Ama soru yine yanıtsız kaldı:" İslami toplum zemininde, anayasal hukuk düzeni tesis edilebilir mi?